Salı, Ağustos 08, 2006
















Bir etnobotanikçi gözüyle Fas (Morocco)
EARTH (Early Agricultural Remnants and Technical Heritage) Projesi'nin aletler ve tekniklerle ilgili 2. grubunun 2. atelyesi 25-28 Mayıs 2006'da Fas'ta yapıldı. Agadir'de buluşan gruba 1. grup eşbaşkanlarından biri olarak ben de katıldım. Tafroute'da iki farklı mekanda yapılan çalıştayın ertesinde bir günü de Taroudant kentinde geçirdik. Böylece 6 günde 3 az bilinen Fas kentini kısmen ziyaret etme fırsatım oldu, buna karşın Marakeş, Fez gibi Fas'ın önemli kentlerini göremedim. Yine de gördüklerim, yaşadıklarım, tattıklarım öylesine değişik, görkemli ve büyüleyiciydi ki bunların bir kısmını paylaşmak istedim.
Çarşılar: Agadir ve Taroudant'ta iki suk (kapalı çarşı) gezme şansım oldu. Agadir'de yaklaşık 150-200 dükkanlı görece küçük ve modern bir kapalı çarşı vardı, büyük bölümü gıda (sebze, meyve, baharat, et ve balık), giysi ve modern ev eşyası dükkanlarından oluşan çarşıda birkaç antikacı da vardı. Gümüş takılar, eski araç-gereçler, kutular, sepetler ve Fas'a özgü çanaklar gördük. En hoş görüntüler yiyecek satan bölümdeydi... Bende renk cümbüşü duygusunu yaratan özellikle iri demetler halinde satılan havuçlar, çaya katılan taze nane demetleri, büyük bal kabakları, baharatçıların ve zeytincilerin tezgahları ve şerbet satan adamdı. Satıcıların çoğu erkek olmakla birlikte yukarıda resmi görülen kına satan kadın gibi bazı tekil kadın satıcılara da rastladık. Çarşıda ilginç görüntülerden biri canlı küçük su kaplumbağalarının, her boydan kara kaplumbağalarının, kurbağa ve kertenkelelerin de satışta olmasıydı. Bunların neden satıldığını, kimin aldığını sorduğumuzda bahçede beslenmek üzere alındığı söylendi. Sepet seven biri için Fas çarşıları bir cennet: her boyda, desende sepetler, küfeler ve deve biçiminde sepet örgüsü nesnelere rastladım. Baharatçılar her türlü tanıdık kokunun yanı sıra, tanış olmadığım tad ve kokular içeriyordu. Bir baharatçının Berber çayı ikramını kabul edip tezgah arkasına oturduğumuzdan az sonra kendimizi 40 çeşit olduğu söylenen ve ete katılan bir baharat karışımından, yine içinde en az 40 çeşit olan bu kez balığa katılan karışımdan, Berber çayından, zafran (safran) ve ancak gelince ne olduğunu anladığım zencefilden küçük paketler tarttırır bulduk. Baharatçının tavanından sarkan sepetlerden ikisi de çıkarken omzumda asılıydı. Aldıklarımızın parasını öderken adet üzere sıkı pazarlık yapmamıza karşın yine de oldukça fazla para ödediğimiz söylendi Faslı arkadaşlarımız tarafından. Zerdeçal'ı alırken kokusu tanidik geldi ama Curcuma ya da Turmeric dedikleri bu baharatın zerdeçal olduğunu anlamam için geldiğimde kaynaklara bakmam gerekti. Hemen her yemeğe kattıkları zerdeçal'ı ne denli az kullandığımızı düşünüp üzüldüm. Taroudant çarşısı ise çok daha eski ve görkemliydi, kaç kez kaybolduğumu hatırlamıyorum. Daha çok antikacı, halıcı, sepetçi, bıçakçı, derici, gümüşçü gezdik bu çarşıda. Ayrıca Taroudant'ın ünlü deri tabakhanelerini de ziyaret ettik.

Kazbah: Fas mimarisinin en ilginç örneklerinden biri hiç şüphesiz kazbah denilen yerleşimler. Bir aile ya da klana ait olan bu kalemsi yapılar yüksekçe tepelere ya da yamaçlara kurulmuş. İçlerinde çok sayıda taştan örülmüş 2-3 ya da dört katlı evler var. Düz damlı evlerin teraslarından tüm ova izlenebiliyor. Avlular, dar sokaklarla birbirine bağlanıyor. Hayvanlar da evlerin alt katında yaşıyor. Bizim atelye çalışması yaptığımız Kazbah Tizourgane, Agadir'in 100 km güneydoğusunda, Tiznit- Tafroute yolundaydı. İçinde aynı aileden 8-10 hane yaşıyor, ancak evlerin büyük bölümü boştu. Uzun süredir gençlerin yurtdışı ya da büyük kentlerde çalışması nedeniyle bu yapılar terk edilmiş, şimdilerde onarılarak turizme açılmaya başlanmış. Burada argan yağı imalatını gözledik.

Argan yağı:
Sadece Fas'ın güneybatısında 700-800.000 hektarlık bir alanda yetişen argan ağaçlarının (Argania spinosa) iri yeşil zeytin büyüklüğündeki meyvelerinden argan yağı denilen, yemeklerde kullanılan bir yağ çıkarılıyor. Zeytin ağaçlarına benzer bu ağaçlar Fas'ın bu bölgesinde görülen hemen tek ağaç. Yağ, bu meyvelerin sert çekirdeklerinin içindeki bademe benzer iç kısmından elde ediliyor. Çekirdekler kadınlar tarafından tek tek elle kırılıp çıkan iç kısmı kavruluyor ve sonra taşta (eldeğirmeni) öğütülüyor. Elde edilen koyu sıvı suda yoğurularak posası alınıyor ve kalan posa da hayvan yemi olmak üzere kurutuluyor. Yol boyunca ağaçların bölgede bol olan keçi sürüleri tarafından sevilerek yendiğini, hatta pek çok keçinin yapraklarını yemek için ağaçlar üzerinde olduğunu da gördük. Argan yağının imalatını izlerken, bu yağın hem çok yararlı, besleyici olduğunu hem de ilaç ve kozmetik kullanımları olduğunu öğrendik. Ancak uzun işlemler gerektirdiği için üretimi azalan, hatta tamamen duran bu yağ şimdi yeni oluşturulan kadın kooperatifleri tarafından ihraç edilmek üzere üretilmeye başlanmış. Bu konuda daha fazla bilgi için şu sayfaya bakılabilir: http://www.sofadisargan.com/En/Aceite%20de%20Argan.html

Orta Anadolu'da bir zamanlar yemeklerde kullanılan, keten tohumu (zeyrek), hardal ve ızgından elde edilen beziryağının da benzer şekilde 1970'lerde üretimi durdu, umarız bu besleyici ve aynı zamanda tıbbi yağ bizde de yeniden üretilmeye başlar, atıl durumdaki bezirhanelerin son örnekleri de böylece işleve kavuşur.

Sepetçilik: Yakarıda çarşılar bölümünde Agadir çarşısında gördüğüm sepetlerden söz etmiştim, ancak Taroudant yolunda gördüğüm sepetçiler bugüne dek görmediğim nice ürünü ve yapılışını görme fırsatı verdi. Kamış, saz ve muhtemelen söğütten hasırlar, sepetler, kovanlar, perdeler ve iskemlelerin yanı sıra evlerin avlularında ya da bahçe ve tarlalarda kullanmak üzere küçük kulübeler de örmekteydiler.

Hiç yorum yok: