|
Bodrum Girit sepeti |
|
Mehmet Uslu 2000, F. Ertuğ |
Bitkilerden yapılan gündelik nesneleri toplamaya yıllar önce başlamıştım... her türlü bitkisel malzeme önemliydi benim için, ama sepetlerin, hasırların yeri ayrıydı.
2000 yılında Bodrum'da araştırma yaparken öğretmen Mehmet Uslu Dereköy'de yapılmış küçük bir Girit sepeti getirdiğinde ve sepetçilikle ilgili bilgilerini benimle paylaştığında, örneğin kargıyı yarmakta kullanılan 'yıldız yargeç'i anlattığında nasıl heyecanlandığımı anımsadım veri tabanı için ölçüm yapıp resim çekerken. Şimdi onun verdiği sepet 9 envanter numarası ile veri tabanına eklendi. Küçük sepeti de İznik'deki sergi alanı rafında diğer Bodrum sepetlerinin yanına yerleşti. Sağolasın Mehmet öğretmen ya da toprağın bol olsun.
|
Buldan yumurta sepeti |
Girit sepetine benzer sepetlerin nasıl yapıldığını 2003'de Buldan'da Doğanköylü Nasıf Boynikar gösterdi. Nasıf amcanın hayıttan örüp mavi boncuk taktığı yumurta sepeti de 20 numara ile arşive girdi. Verileri File Maker veri tabanında derliyoruz, Nurcan Kayacan ve Melis'in yardımlarıyla. Ne kadar farklı teknik ve malzemelerin söz konusu olduğunu, yakından incelediğinizde, üzerinde çalıştığınızda anlamak mümkün ancak. Bu çalışmayı tek başına da yapmak mümkün elbet, ama farklı bakış açılarından yararlanmak, birlikte çalışmak her zaman daha keyifli ve daha verimli. Geçen hafta sonu, İrfan Çağatay ile Taner Kılınç'ın Rize-Fındıklı'da Karali köyde belgeledikleri sırt sepeti (
tikina) yapımı videosunu izledik. 87 yaşındaki Muhammed Turna'nın üç günde tikinayı tamamlamasını belgelemişlerdi GOLA Kültür Sanat Ekoloji Derneği adına ve benim ricam üzerine. Belgesel çok etkileyici ve çok öğreticiydi. Sağolasın Refika ve tüm GOLA ekibi...
|
Muhammed Turna (87), T. Kılınç |
|
Muhammed Turna (87), T. Kılınç |
Muhammed Amca, 70 yılda çok sepet yapmış, diyordu ki: 'eskiden bir sepet verirdin, iki gün çaya yövmiye gelirlerdi, şimdi iki sepet versen bir gün gelecek adam yok'.
Fındıktan örüyor sepetleri Muhammed amca, ağız bağı ve veri denen, ipleri bağladığı iç ağaçları ile onları bağladığı atkıları kestaneden yapıyor sağlam olsun diye. Yere dayanan ayaklar ise komar'dan (
Rhododendron/ orman gülü). 50 santim ağız çaplı, 60 santim derinliğinde bir sırt
sepetinin ağızdan başlayarak 27 fındık dikmesi (
dodgume) yanyana getirilerek ve araları
meşvale denen fındık atkılarla örülerek yükselişini, dikmelerin karşılıklı geçirilip dibi oluşturmasını, ayakların ve verilerin takılışını belgeselde izledik. Bu küçük sırt sepeti imiş,
tikina deniyor Lazcada, büyüklerine
galati denirmiş ve 31-35 dikmeden oluşurmuş. İrfan Çağatay, Kader Çağatay ve Mihriban Ahıskalı ile birlikte izledik videoyu tekrar
tekrar ve elimizdeki sepeti ölçtük, dilmeleri saydık, yazıp çizdik, nereden sırt
ipini bağladığını, hangi bantı kestaneden yaptığını anlamaya çalıştık. Doğu Karadeniz'den toplam 10 sepetimiz olmuş, hepsine baktık, kıyasladık.
Belgeselde, görüşmeyi yapan İrfan soruyor: 'kaç yıl dayanır bu sepetin Muhammed amca?': 'ıslatmayacaksın, yaş bırakmayacaksın... gider epey, hiç kullanmazsan 40 yıl da dayanır!'... Kullanmazsan neye yarar ki sepet? Ama Muhammed amcanın bu sepetinde mısır, fındık, dal, vb. taşınmayacak; 61 numara ile arşive kaydoldu, İznik'teki sergi mekanında yerini aldı... Araştırmacıların gelip onu incelemesini, gelen gidenin takdir etmesini bekleyecek, kim bilir belki birgün birileri bir müzede 'vay be 40 yıllık sepet, hala sapasağlam' der.
Türkiye'nin farklı yerlerinden ürünlerin derlenmesi önemli, zira hepsi farklı bitkilerden yapılmış olabiliyor ya da aynı bitki kullanılsa bile farklı teknikler gösterebiliyor. Ancak tek başına ürün de yetmiyor, nerede, kim, nasıl yapmış, hangi bitki/yi/leri kullanmış, ne amaçla kullanılmış gibi bilgiler olmaksızın bir bilmece gibi durabiliyor ürün rafta. Gerçi sayı arttıkça benzerlerden yola çıkarak nerede, hangi bölgede, hangi malzemeden yapıldığı gibi tahminlerimizin tutma olasılıkları da artıyor. Şu anda eldeki haritada Doğu Anadolu oldukça boş, buna karşın İznik ve çevresinden, Bursa'dan daha fazla malzeme birikiyor doğal olarak. Sadece ürün değil yapım aşamalarındaki malzemeyi ve yapım araçlarını da derliyoruz. Yöredeki tüm ustaları gezip yapımları belgeleme çalışmalarımız da sürüyor.
|
Mihriban ve İrfan ürünleri kıyaslarken, 1.03.2014, F. Ertuğ |
Yeni teknolojiler, malzemeler, ama galiba hepsinden önemlisi şimdiki 'zaman ve emek' kavramları eski beğenileri, gereksinimleri önemsiz kılıyor. Plastik seleler, naylon torbalar pabucunu dama atıyor sepetlerin; makine işi yolluklar, hasırları gereksiz kılıyor ve herkes 'şimdi kim oturup uğraşır bi sepetle, hasırla saatlerce' diye düşünüyor. Ama birileri öğrenmezse, belgelemezse doğaya saygılı, doğadan gelip doğaya kalıntı bırakmaksızın geri karışabilen bu ürünler, bu güzellikler ve bitkileri değerlendiren bu bilgi birikimi yokolup gidecek. Verdiğimiz ve vereceğimiz zamana değer diye düşünen ve bu işe el veren, omuz veren, ayni bağışta bulunan herkese teşekkürler. Biz Anadolu'ya özgü bitkisel malzemeleri belgelemeye, bu ilginç birikimi kaydetmeye, anlamaya, aktarmaya niyetliyiz. Ellerindeki bilgiyi, verileri, malzemeleri paylaşmak isteyenlere ya da yaklaşık 100'ü aşkın bitkisel malzemeyi görmek, dokunmak, tanımak, üzerinde çalışmak isteyenlere önceden randevu almak koşuluyla kapımız açık. Veri tabanına malzeme girişleri, malzemelerin yapımı gibi yavaş ilerliyor, ancak yarıyı geçtik, yaza etiketleriyle filan tamamlanacak gibi görünüyor.