ICEB Kongresi ikinci kez İspanya Cordoba'da toplandı. 1992 yılında gerçekleştirilen ilk Uluslararası Etnobotanik Kongresi'ne ev sahipliği yapan Cordoba Botanik Bahçesi'nde 22 yıl sonra yeniden toplandı etnobotanikçiler, biyologlar, antropologlar, eczacılar, genetikçiler, eko-turizmciler. İlk kongreyi düzenleyen, o zaman Botanik Bahçesinin kurucu müdürü olan J. Esteban Hernández Bermejo bu kongrenin de başkanıydı. Onursal başkan ise İspanyol botaniğine ve etnobotaniğine de büyük katkılar yapmış olan Prof. Vernon Heywood idi. Açılışta Heywood ilk kongreden bu yana, 1990'ların başından bugüne etnobotanikte geçirilen değişimleri özetleyen olağanüstü bir konuşma yaptı.
Etnobotanik alanının bugün geçmişe kıyasla özellikle gıda, beslenme kültürü ve az yetiştirilen tarım ürünlerini kapsadığını; yerel bilginin sömürülmesinden yerel halkın bilgisinin önemsendiği, varsa kazanç paylaşımı esaslı, yerele geri dönüşümün sağlanmaya çalışıldığı daha etik bir sürece geçildiğini anlattı. Etnobotaniğin daha çok disiplini içeren, daha sistematik, daha yeni teknolojilere açık (bioinformatik, moleküler taksonomi gibi) bir alan olmaya başladığını ve bu süre içinde yayın sayısının da olağanüstü arttığını belirtti. 2003 Cartagena, 2010 Nagoya sözleşmelerine ve 2012 yılında Brezilya'da Aichi'de toplanan, 2011- 2020 dönemi için biyolojik çeşitliliğin korunması Stratejik Planını oluşturan (http://www.cbd.int/sp/targets/) UN ülkeleri birliğine değindi. Son 20 yılda arkeobotanik ya da etnoarkeobotanik dediğimiz alanlarda çalışan etnobotanikçilerin bitkilerin evcilleştirilme süreçleri, ön-evcilleştirme ve bitki kökenlerine ait çok önemli çalışmalar yaptığını söyledi. WHO'nun tıbbi bitki toplama standartlarından, yeni tıbbi bitkiler bulunması konusunda yapılan daha eleştirel çalışmalardan da bahsetti. Giderek birçok ülkede yararlı bitkilerin ve yerel kültürel değerlerin envanterleme, veri tabanlarına aktarım çalışmalarının başladığını anlattı. Bu sözlerini takiben Manuel de Pardo İspanya Biyoçeşitliliğe İlişkin Geleneksel Bilgi Veritabanı'nı nasıl oluşturduklarını aktardı. Kültür Bakanlığı sponsorluğunda yaklaşık 20 kuruma bağlı 60'ın üzerinde araştırmacının katılımıyla veri tabanı ve raporlamayı nasıl bölüm bölüm oluşturduklarını anlattı. İlk etapta en önemli, bilimsel yayınların taranarak bitkilere, hayvanlara, mineral kullanımlarına ve farklı ekolojik koşullarda insan aktivitelerine ilişkin yazılı bilgilerin derlendiğini ve bunların hem bir check-list hem de ayrı fişler halinde derlendiğini belirtti. 2017 de tamamlanması planlanan envanterin ilk etap çalışma sonuçlarının yakında web üzerinde yayımlanacağını da ekledi. Örneğin bu envanterde bir bağın, meyve bahçesinin ya da meranın nasıl kullanıldığı da yer alacak. Bu konu bizi de çok ilgilendirdiğinden yayın sonrası daha ayrıntılı bir duyuru yapmayı düşünüyorum.Aynı ekipten Joan Valles, bu envanteri yaparken adları nasıl derlediklerini aktardı, Lauro Aceituno Mata sınıflamada neleri esas aldıklarını anlattı.
Toplam 4 günde 13 paralel sempozyum gerçekleşti, bunlar arasında çok ilginç oturumlar, tartışmalar ve poster sunumları da oldu.
Yüzü aşkın sunum ve herhalde birkaç yüz postere burada değinmek olanaksız, ama özellikle La Mancha'dan Jose Fajardo ve Alonso Verde adlı iki etnobotanikçinin geleneksel bilgiyi ve biyoçeşitliliği tanıtmaya ve korumaya- paylaşmaya yönelik eko-turizmle ilgili sunumlarını ve 13. oturumda yer alan Meksika, Uruguay gibi ülkelerden katılan sunumları anmadan geçemeyecegim.
Ekoturizmin de artık ayrı toplantıları ve deklarasyonları olduğunu buradan öğrendim. 2012'de- Kanada Quebec deklarasyonunun yerel ürünleri öne çıkaran yerel küçük şirketler önerdiğini de... İspanya'nın bu küçük kırsal bölgesinde gerçekleştirilen, ekolojik değerleri, biyoçeşitliliği, yerel bilgiyi öne çıkartan bilimsellikten kaynak alan turizm örneklerine keşke ülkemde de başlansa dedim. Umarım vardır, ben bilmiyorumdur.
ICEB 2014'teTürkiye'den 4 kişiydik. Geçen kongrede sevgili Hüsnü Can Başer'le İstanbul elini götürmüştük Arjantin'e. Bu kez benden başka İstanbul Marmara Üniversitesi'nden Gizem Bulut ve Ahmet Doğan ile İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi'nden Yunus Doğan katıldılar tebliğleriyle. 2 den 4'e çıktık, belki bir sonrakinde 8 kişiyle kalabalık bir grup olarak katılırız.
Cordoba Botanik Bahçesi içinde 1992'deki kongre onuruna bir Etnobotanik Müzesi oluşturulmuş, bu kongre için ise bu müzede dev bir sepet-hasır sergisi hazırlamışlardı. Kendi koleksiyonlarından olduğu kadar farklı kişi ve kurumlardan ödünç alarak gerçekleştirdikleri bu sergide özellikle Endülüse özgü üç ana malzemeden örnekler vardı: Esparto otu (Stipa tenacissima), Palmiye (fan palm- Chamaerops humilis) ve hasır örmekte yararlanılan kova otu/ Typha.
Sepet ve hasırlardan arı kovanlarına, çocuk oyuncaklarından bisiklet selelerine ve yelpazelere dek her türlü ürünü göstermesi bakımından olağanüstü bir sergiydi.
Cordoba Botanik Bahçesi de çok değerli koleksiyonlar ve iki müze içeren çok güzel bir bahçeydi. Citrus koleksiyonları özellikle şu mevsimde ağaçlardan sarkan portakal, turunç, greyfurt, ağaç kavunu, tıbbi portakal, limonetta gibi çeşitleriyle başdöndürücü bir görsellik sunuyordu.
Cordoba kenti de tarihi surlar içinde bir müze-kent gibi korunan ve 8. yüzyıldan kaldığı söylenen Cami- Katedrali ile çevresi gerçekten görmeye değer. Yüzlerce kemerli sütunla başdöndürücü bu Endülüs camisine Kurtuba Camii dendiğini Wikipedia'dan öğrendim. Oradaki adı herhalde mescitten türemiş olan: Mezquita. İçini de minaresini de dış duvarlarındaki işlemeleri, bezemeleri de çok beğendim, ancak portakallar ve selviler, palmiyelerle süslü bahçesi de olağanüstüydü. Umarım herkese bu güzel mirası görmek kısmet olur.
Unutmadan, bir sonraki Kongre yeri de belirlendi. Brezilya'nın Pernambuca bölgesinde Atlantik Okyanusu kıyısındaki Recife kenti. 2018 Kasım ayına sözleşti etnobotanikçiler... VII. kez bir araya gelmek dileğiyle... CORDOBA, MERIDA (Meksika), NAPOLI (İtalya), ISTANBUL, BARILOCHE (Arjantin) ve CORDOBA... Bu katıldığım 4. ICEB, beşinciye 'Kısmet' diyelim...
Etnobotanik alanının bugün geçmişe kıyasla özellikle gıda, beslenme kültürü ve az yetiştirilen tarım ürünlerini kapsadığını; yerel bilginin sömürülmesinden yerel halkın bilgisinin önemsendiği, varsa kazanç paylaşımı esaslı, yerele geri dönüşümün sağlanmaya çalışıldığı daha etik bir sürece geçildiğini anlattı. Etnobotaniğin daha çok disiplini içeren, daha sistematik, daha yeni teknolojilere açık (bioinformatik, moleküler taksonomi gibi) bir alan olmaya başladığını ve bu süre içinde yayın sayısının da olağanüstü arttığını belirtti. 2003 Cartagena, 2010 Nagoya sözleşmelerine ve 2012 yılında Brezilya'da Aichi'de toplanan, 2011- 2020 dönemi için biyolojik çeşitliliğin korunması Stratejik Planını oluşturan (http://www.cbd.int/sp/targets/) UN ülkeleri birliğine değindi. Son 20 yılda arkeobotanik ya da etnoarkeobotanik dediğimiz alanlarda çalışan etnobotanikçilerin bitkilerin evcilleştirilme süreçleri, ön-evcilleştirme ve bitki kökenlerine ait çok önemli çalışmalar yaptığını söyledi. WHO'nun tıbbi bitki toplama standartlarından, yeni tıbbi bitkiler bulunması konusunda yapılan daha eleştirel çalışmalardan da bahsetti. Giderek birçok ülkede yararlı bitkilerin ve yerel kültürel değerlerin envanterleme, veri tabanlarına aktarım çalışmalarının başladığını anlattı. Bu sözlerini takiben Manuel de Pardo İspanya Biyoçeşitliliğe İlişkin Geleneksel Bilgi Veritabanı'nı nasıl oluşturduklarını aktardı. Kültür Bakanlığı sponsorluğunda yaklaşık 20 kuruma bağlı 60'ın üzerinde araştırmacının katılımıyla veri tabanı ve raporlamayı nasıl bölüm bölüm oluşturduklarını anlattı. İlk etapta en önemli, bilimsel yayınların taranarak bitkilere, hayvanlara, mineral kullanımlarına ve farklı ekolojik koşullarda insan aktivitelerine ilişkin yazılı bilgilerin derlendiğini ve bunların hem bir check-list hem de ayrı fişler halinde derlendiğini belirtti. 2017 de tamamlanması planlanan envanterin ilk etap çalışma sonuçlarının yakında web üzerinde yayımlanacağını da ekledi. Örneğin bu envanterde bir bağın, meyve bahçesinin ya da meranın nasıl kullanıldığı da yer alacak. Bu konu bizi de çok ilgilendirdiğinden yayın sonrası daha ayrıntılı bir duyuru yapmayı düşünüyorum.Aynı ekipten Joan Valles, bu envanteri yaparken adları nasıl derlediklerini aktardı, Lauro Aceituno Mata sınıflamada neleri esas aldıklarını anlattı.
Toplam 4 günde 13 paralel sempozyum gerçekleşti, bunlar arasında çok ilginç oturumlar, tartışmalar ve poster sunumları da oldu.
Yüzü aşkın sunum ve herhalde birkaç yüz postere burada değinmek olanaksız, ama özellikle La Mancha'dan Jose Fajardo ve Alonso Verde adlı iki etnobotanikçinin geleneksel bilgiyi ve biyoçeşitliliği tanıtmaya ve korumaya- paylaşmaya yönelik eko-turizmle ilgili sunumlarını ve 13. oturumda yer alan Meksika, Uruguay gibi ülkelerden katılan sunumları anmadan geçemeyecegim.
Ekoturizmin de artık ayrı toplantıları ve deklarasyonları olduğunu buradan öğrendim. 2012'de- Kanada Quebec deklarasyonunun yerel ürünleri öne çıkaran yerel küçük şirketler önerdiğini de... İspanya'nın bu küçük kırsal bölgesinde gerçekleştirilen, ekolojik değerleri, biyoçeşitliliği, yerel bilgiyi öne çıkartan bilimsellikten kaynak alan turizm örneklerine keşke ülkemde de başlansa dedim. Umarım vardır, ben bilmiyorumdur.
ICEB 2014'teTürkiye'den 4 kişiydik. Geçen kongrede sevgili Hüsnü Can Başer'le İstanbul elini götürmüştük Arjantin'e. Bu kez benden başka İstanbul Marmara Üniversitesi'nden Gizem Bulut ve Ahmet Doğan ile İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi'nden Yunus Doğan katıldılar tebliğleriyle. 2 den 4'e çıktık, belki bir sonrakinde 8 kişiyle kalabalık bir grup olarak katılırız.
Cordoba Botanik Bahçesi içinde 1992'deki kongre onuruna bir Etnobotanik Müzesi oluşturulmuş, bu kongre için ise bu müzede dev bir sepet-hasır sergisi hazırlamışlardı. Kendi koleksiyonlarından olduğu kadar farklı kişi ve kurumlardan ödünç alarak gerçekleştirdikleri bu sergide özellikle Endülüse özgü üç ana malzemeden örnekler vardı: Esparto otu (Stipa tenacissima), Palmiye (fan palm- Chamaerops humilis) ve hasır örmekte yararlanılan kova otu/ Typha.
Sepet ve hasırlardan arı kovanlarına, çocuk oyuncaklarından bisiklet selelerine ve yelpazelere dek her türlü ürünü göstermesi bakımından olağanüstü bir sergiydi.
Cordoba Botanik Bahçesi de çok değerli koleksiyonlar ve iki müze içeren çok güzel bir bahçeydi. Citrus koleksiyonları özellikle şu mevsimde ağaçlardan sarkan portakal, turunç, greyfurt, ağaç kavunu, tıbbi portakal, limonetta gibi çeşitleriyle başdöndürücü bir görsellik sunuyordu.
Cordoba kenti de tarihi surlar içinde bir müze-kent gibi korunan ve 8. yüzyıldan kaldığı söylenen Cami- Katedrali ile çevresi gerçekten görmeye değer. Yüzlerce kemerli sütunla başdöndürücü bu Endülüs camisine Kurtuba Camii dendiğini Wikipedia'dan öğrendim. Oradaki adı herhalde mescitten türemiş olan: Mezquita. İçini de minaresini de dış duvarlarındaki işlemeleri, bezemeleri de çok beğendim, ancak portakallar ve selviler, palmiyelerle süslü bahçesi de olağanüstüydü. Umarım herkese bu güzel mirası görmek kısmet olur.
Unutmadan, bir sonraki Kongre yeri de belirlendi. Brezilya'nın Pernambuca bölgesinde Atlantik Okyanusu kıyısındaki Recife kenti. 2018 Kasım ayına sözleşti etnobotanikçiler... VII. kez bir araya gelmek dileğiyle... CORDOBA, MERIDA (Meksika), NAPOLI (İtalya), ISTANBUL, BARILOCHE (Arjantin) ve CORDOBA... Bu katıldığım 4. ICEB, beşinciye 'Kısmet' diyelim...