Pazar, Nisan 18, 2010

PELİTİ GRUBU TOHUM TAKASI FESTİVALİ
10 Nisan 2010 Paranesti- Yunanistan

9 Nisan Cuma sabahı Tohum Ağı grubundan Tracy Lord Şen, Berin Ertürk, Tamay Açıkel ve Alev Çağlar ile Esenlerde buluştuk. Metro Seyahat'in Crazy Holidays Otobüsüyle İskeçe'ye (Xanti) hareket ettik. Akşamüstü İskeçeden trenle Paranesti'ye gittik. İstasyonda bizi karşıladılar ve kalacağımız köye götürdüler. Gerçekte köyde değil, çevre eğitimi çalışmaları için ayrılmış bir misafirhanede konuk edildik. Bahce icinde tek katlı yirmi kadar ev ve bir idare binasından oluşan bir merkezdi burası. İdare binasında yüze yakin kişi toplanmıştı, kimi akşam yemeğini yerken kimi yan salonda tohumları torbalıyordu. Biz de birseyler yedik ve getirdiğimiz tohumları, diğer gönüllülerle zarflara yerleştirdik. Tohumların kimlik bilgileri, adı, geldiği yer ve ne tohumu olduğu, varsa Latincesi Yunanca olarak printerde altı yapışkanlı etiketlere basıldı ve zarfları bunlarla kapattık. Bu işte herkes elbirliği ediyor ve tohumlar birer kaşıkla zarflara konurken tohum konulu sohbetler oluyordu. Çoğu tohumlar zaten ertesi gün için çoktan zarflanmış, kasalara yerleştirilmişti. Bizim getirdiklerimiz de bir kasaya kondu. Orada toplananlar arasında 1960larda İstanbuldan göçmüş Rumlar da, ataları 1922 de Anadoludan mübadeleyle gidenler de vardı. Sohbetler tohum takasıyla mühürlendi. Bu tohumlar kimin? sorusu cevap vermesi zor bir soruydu.

Ertesi sabah kahvaltıdan sonra yürüyerek yakındaki festival alanına gittik. Henüz üzerinde bir ev ya da bahçe olmayan, etrafı çitle çevrili genişçe alanda standlar kurulmuş, kazanlar altına ateşler yakılmış, iskemleler dizilmişti. Peliti grubu 9 yildir bir manastır bahçesinde sürdürdüğü yerel tohum takası şenliğini 10. yılında kendi arazisind yapıyordu. Gittigimizde henüz az kişi vardı, Zoe bize çevreyi gezdirdi. İlk iş geldiğimiz yerleri haritada raptiyeledik ve bir iplikle Paranestiye bağladık. Gönüllüler bir düzen içinde kendilerine verilen işleri paylaşmıştı. Kasalar içinde tohumlar, fideler standlara yerleştirilmiş, altlarına geldikleri yer adlari yazılmıştı. Bize de kasamızın durduğu masayı gösterdiler. Bu alan kordonlarla çevrelenmişti ve takasın başlayacağı saat 2 ye dek sadece görevliler girdi. 11'e doğru aileler çoluk, çocuk gelmeye başladı, gelenlerin çoğu da ellerinde asma çubukları, kasalar içinde fideler, torbalarla tohumlarını beraberlerinde getirmekteydi. Çocuklar kendileri için ayrılmış tenteli alanda masalara konulmuş suluboyalar ve kuruboya kalemleriyle kağıtlara resimler yapıyor, girişe yerleştirilmiş at ve eşekleri seviyordu. Pek çok kişi köpekleriyle, çocuklarıyla gelmişti. Alanda siyah cübbeleriyle rahibeler ve rahipler de vardı. Saat 11de konuşmalar iki dakikalık barış için saygı duruşu ile başladı, isteyen iskemlelere oturarak, isteyen çayıra uzanarak dinledi konuşmaları. Açılışı Peliti grubunun (Yunanca Peliti, Türkçe pelit, meşe palamutu) kurucusu Panagiotis Sainatoudis yaptı, onu bir tarım profesörü, bir arkeobotanikçi (Tania Soultana Valamoti) ve diğer konuşmacılar izledi. Kısmen özet olarak çeviri yapıldı bizlere de ingilizce bilenler tarafından, ancak açıkçası konuşmaları dikkatle dinleyenleri izlemek de hoştu. Konuşmaları bire bir anlamasak da gönüller birdi. Saat 13:00 de Tohum Ağı adına Tracy, Meyve Mirası adına ben ve çiftçi olarak Berin beşer dakika kadar İngilizce konuştuk ve konuşmalarımız Yunancaya çevrildi. Gelemeyen arkadaşların selamları, iyi dilekleri iletildi, barış dilekleri yinelendi. Sonra yemek ve tohum takası başladı. Takas gerçek bir kaos oldu bütün çabalara karşın. Kimisi özenle etiketi okuyarak ekmeye niyetlendiği tohumu seçerken, kimisi ne denk gelirse aldı. Genelde talan şeklinde değildi, ancak kalabalık ve karışıktı. Bizim standda tohumlar bitince ben de diğer masalara doğru kalabalığa karıştım, iki asma çubuğu, susam, bal kabağı, kabak çekirdeği, bamya ve karpuz tohumu aldım. İstediklerim bunlar değildi ama kimi üreticisi tarafından verildi, reddedemedim, kimisini ise ben aldım, sonradan ne olduğunu anlayabildim. Tam misafir umduğunu değil, bulduğunu hesabıydı. Tohumlar, fideler, çelikler tükenirken bu kez yemek sıralarına girdik. Kazanlardaki kuru fasulye, nohut ve mercimek dışında zeytin, peynir, salata, haşlanmış yumurta ve zeytinyağlı yemekler ile börek servisi de yapılmaktaydı. Tüm bu yemekler gönüllülerden gelen bağışlarla sağlanmıştı. Akşamüstü oyunlar oynandı, halaylar çekildi. Bir iki saat dinlendikten sonra akşam tekrar idare binasında toplandık, yemek sonrası tek tek herkesin görüşünün sorulduğu bir değerlendirme toplantısı yapıldı. Orada bulunanlar arasında İngiltere'den, Avusturya'dan, İtalya'dan gelen konuklar, Türkiyeden bizler ve çok sayıda gönüllü vardı. Bu gönüllü kişiler yemeklerin hazırlanışından bulaşıkların yıkanmasına, standların, tohumların hazırlanmasına ve göremediğimiz yüzlerce ayrıntıya koşmuş, aylarca hazırlanmıştı bu organizasyon için. Ama sonuçta takasta yaşanan düzensizlik dışında herkes inandığı bir işe koşmanın, bahçesine ekebileceği yeni tohumlar bulmanın, dostluklar kurmanın keyfi içindeydi. Herkesin birbirine içtenlikle teşekkür ettiği, duygulu anların yaşandığı, esprilerin, şakaların yapıldığı dostça bir ortamda geçti bu değerlendirme. El ele tutuşarak bir halka oluşturuldu en son ve yine barış için bir sessizlik sağlandı, bir şarkıya başladı sonra biri, daha sonra dağıldı herkes. Ertesi sabah dönüş yolculuğuna koyulduk, her durakta yeni dostlar edinip bol bol Türkçe konuşarak, güzel anılar ve tohumlarla evlerimize döndük.