Cumartesi, Kasım 05, 2011

ETNOBOTANİK BUNUN NERESİNDE?
Atölye çalışmalarında katılımcılarla yaptığımız bir uygulama vardır, adı: Etnobotanik bunun neresinde? Bir bitkiyi tanıtır ve ne işe/işlere yaradığını, nasıl kullanıldığını tartışırız. Bu kez bir yapıyı tanıtmak istiyorum, hadi bulun bakalım, etnobotanik ya da akıl ve mantık bunun neresinde?
Yapı yaklaşık 1600 yıllık. İznik'in adı Nikea iken olasılıkla dördüncü yüzyılda inşa edilen bazilika planlı bir kilise: adı Ayasofya, İstanbul'daki Ayasofya'dan iki yüzyıl daha eski. MS 787 yılında bu yapıda 7. Konsil toplanarak Hristiyanlığın ilkelerini tartışmış. Hristiyanların tümünün kabul ettiği bu toplantının bu inancın şekillenmesinde önemli rolü olduğu için İznik kenti özel bir öneme sahip. Her yıl bir çeşit Hac ziyareti yapan yüzlerce turist bu yapıyı ziyarete gelir. Çinileriyle de ünlü ilçenin Arkeoloji Müzesi'nden çok Ayasofyası önünde durur turist otobüsleri.

İznik’in 1331’de Orhan Gazi tarafından alınmasından sonra camiye çevrilmiş Ayasofya. Her fatih gibi Orhan Bey de varolan en büyük ibadethaneyi cami yapmış. Ancak onu izleyen yıllarda İznikte  görkemli camiler inşa edilmiş. Ayasofya depremler ve yangınlarda tahrip olduğundan 19. yüzyılda terk edilmiş. 1930'larda ve 1950'lerde kazılar yapılarak mozaikleri ortaya çıkartılmış, 2000'li yıllarda restore edilmiş ve sıva altında kısmen korunan freskler de ortaya çıkarılmış.  2007'de Müze olarak restore edilip ziyarete açılmış.  
2011 yılı Kasım ayına dek Ayasofya'nın Cami olduğu kimsenin aklına gelmedi, ama sonra nedense, nasılsa, kapısındaki müze yazısı kaldırılıp ibadete açıldı. Bir gecede Müzeden Camiye çevrildi Ayasofya. 14. yüzyıl yapısı Yeşil Cami ve Hacı Özbek Camii, 15.yüzyıla ait Mahmut Çelebi Camii ve Şeyh Kudbettin Camii dahil 22.000 nüfuslu bir ilçede 12 cami varken her yıl yüzlerce kişinin gezdiği bir müzenin camiye döndürülme gerekçesini bulun bakalım?  Kültür Bakanlığı sitesine bakmayın, orada hala Müze olduğu kayıtlı.
29-30 Ekim 2011'de Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi'nde Etnobotanik Atölyesi Yapıldı
NGBB'de 2009 yılında başlayan atölye çalışmaları bu kez de 15 katılımcıyla yapıldı. Çoğunluğunu çeşitli üniversitelerden yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin oluşturduğu katılımcılarla bir kültür mirası olarak etnobotanik kavramı, alan çalışma teknikleri, biyolojik çeşitlilik ve Türkiye'de etnobotanik çalışmalarının durumu konularında bilgi paylaşımı gerçekleştirildi. Gülru Hotinli'nin 'Sürdürülebilir bir Dünya için Biyokültürel Çeşitlilik' sunumu ile Burçin Çıngay'ın bitki presleme teknikleri konulu dersi ve uygulama çalışmaları atölyemizi zenginleştirdi. 

NGBB Yararlı Bitkiler Bahçesi'nde katılımcıların kendi kullandıkları bitkileri kaydettikleri çalışma, alanda bilgi derlemede kullanılan basit listeleme tekniği ve bunların yorumlanması konusunda fikir verdi. Çeşitli katılımcıların geldikleri bölgelerde önemli sayılan bir bitkiye ilişkin kısa sunumları da ilgiyle izlendi. Özellikle Bilecik Üniversitesi'nden Ebru Terzi'nin Pazar ilçesinde şerbetçi otu yetiştiriciliği, Denizli Pamukkale Üniversitesi'nden Gözde Taner'in üzerlik otu, İstanbul Üniversitesi'nden Berrin Akyıldırım'ın evelik (Rumex patientia) sunumları ile hakim İbrahim Çalışgan'ın Şeker Pancarı üzerine açıklamaları  heyecanlı sorulara, tartışmalara yol açtı. Her seferinde olduğu gibi meslekten olmayan ve özellikle kırsal kökenli kişilerin atölye çalışmalarına katılmalarının konuları nasıl zenginleştirdiğine tanık olduk.  Çanakkale'den atölyeye ikinci kez katılan doktora öğrencisi Tülay Tütenocaklı da bazı kaynak kişilerle iletişim kurmanın zorlukları, bunların nasıl aşılabileceği konularında katkı verdi.
Atölyemiz bu kez sistematik botanikçilerin iki yılda bir yaptıkları PARIS toplantılarının beşincisiyle çakıştığından Tuna Hocamız katılamadı. Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi Müdürü Prof. Adil Güner, önceki atölyelerde Tuna Ekim'in sunduğu Türkiye'de Botanik Tarihçesi konusunu sundu ve katılımcıların sertifikalarını da o verdi. Bir atölye çalışması daha keyifle tamamlandı, katılımcıların alan çalışmalarının sonuçlarını merakla bekleyeceğiz.

Çarşamba, Ekim 12, 2011

ICEB 2009 YAYINLANDI


2009 yılı Eylül ayında Arjantin- Bariloche'da gerçekleştirilen V. Uluslararası Etnobotanik Kongresi sunumları bir kitapta toplandı. Maria Lelia Pochettino, Ana H. Ladio ve Patricia M. Arenas editörlüğünde geçekleşen yayın 2010 basımı, ancak birkaç gün önce elimize ulaştı.
2009 kongresi Traditions and Transformation in Ethnobotany başlıklıydı. K. Hüsnü Can Başer'in 'Wild Food Plants of Turkey' başlıklı makalesi (s.161-165) ile benim 'The Consumption of Flax: Postharvest Activities Linked to Linseed Oil Production in Turkey' (s.123-127) çalışmalarımızın yanı sıra 9 panel başlığı altında 90 kadar makale ve bir de tüm makaleleri içeren CD bulunmakta. 591 sayfa.

GOLA Derneğine Atölye Çalışması


GOLA Kültür Sanat ve Ekoloji Derneği üyeleri Doğu Karadeniz'de yerel meyve çeşitliliğini araştırmak üzere bir proje gerçekleştirmeye karar vermişler. Muğla Meyve Mirası Projesi'ne benzer bir uygulama yapma talebi ile geldiklerinde tüm ekip heyecanlandık. Bizim amaçlarımızdan biri Muğla'da başlanan pilot projenin Türkiye'nin her yöresinde uygulanması, yaygınlaşması idi. Bugüne dek kişisel uygulama talepleri olmuş, ancak bir grup tarafından benzer bir proje geliştirilmemişti.
1-2 Ekim 2011 de GOLA'nın Beyoğlu'ndaki dernek lokalinde Muğla Projesi'nin 2006-2011 çalışmalarını özetlediğimiz ve alan çalışma tekniklerini anlattığımız bir atölye gerçekleştirdik. Meyve Mirası çalışma grubu adına ben ve Neş'e Bilgin katıldık, Gola üye ve gönüllüleri de 15-20 kişi kadardı. İlk gün bizim geliştirip uyguladığımız araştırma yöntemleri, sonuçlar, karşılaşılan sorunlar ve üretttiğimiz çözümleri paylaştık. İkinci gün de daha çok genel etnobotanik yöntemleri ile hedeflerini ve herbaryum tekniklerini tartıştık. Atölye için Rize- Fındıklı'dan, Arhavi'den, Pazar'dan gelen gönüllüleri ve onların bu işe verdikleri önemi, coşkularını görünce bu ekibe 'el vermekten' biz de büyük kıvanç duyduk. Karadenizli bir grupla iki gün atölye çalışması yapmak, bir horona katılmak gibi yorucu ama çok keyifliydi. Karşılıklı bilgi paylaşımıyla zenginleştik, klemuri'nin güzel yemekleriyle ağzımız tatlandı, akşam yemeğinde türkülerle büyülendik ve yeni yeni dostlar edindik. Muğla'da karşılaştığımız ve kısmen kayıt altına alabildiğimiz zengin tarımsal çeşitliliğin benzerini Doğu Karadenizde saptayacaklarına hiç şüphemiz yok. Yolları açık olsun!
(Foto: Taner Kılınç)

KIRMIZI KANTARON HASADI

Ağustos ayı başında fitoterapist dostum Şaduman Karaca ziyarete geldiğinde bahçemde çok miktarda Kırmızı Kantaron (Centaurium erythraea) olduğunu farketti. Bu güzelim çiçeklerden bol bol toplayıp kurutmak üzere demetledik, astık. Pek çok derde deva bu tıbbi bitkiyi özellikle karışım olarak çaylarda kullanmayı öneriyor. Belirttiğine göre bu bitki metabolizmayı harekete geçirir, rahatlatır, iltihap dindirir, kanı temizler ve direncimizi arttırır. Iştahsızlık, mide zayıflığı ve mide rahatsızlıklarında yararlı olan bu bitki özellikle eğir kökü, sarı centiyan kökü, tıbbi papatya ve rezene ile karıştırılarak içilirse faydası artıyor. Uygulama için elbette önce bir uzmana danışmakta yarar var. Benim çalışmalarımda Bodrum'da da bir alt türünün (Centaurium erythraea Rafn. ssp. rhodense (Boiss. et Reuter) Melderis) Pembe Kantaron adıyla mide rahatsızlıklarında çay olarak içildiği kaydı vardı. Ayrıca sarı kantaron gibi zeytinyağında bekletildiğinde yara kapatıcı kullanımı da belirtilmişti. Rıdvan Polat'ın Edremit'te yaptığı çalışmada da zeytinyağında bekletilerek kullanıldığı kaydedilmişti. Türkiye'nin birçok yerinde tıbbi amaçlarla kullanılan bu bitkinin kendi bahçemde bu yıl bol miktarda açması sevindiriciydi. Ayrıca toplamaya kıyamadığım az miktarda Sarı Kantaron da (Hypericum perforatum L.) arılarım için doğal güçlendirici olarak açtı durdu bütün yaz.

Pazar, Ağustos 07, 2011

İZNİK'te ETNOBOTANİK ÇALIŞTAYI 19-25 Haziran 2011


19-25 Haziran tarihlerinde İznik’te etnobotanik konulu bir eğitim çalıştayı/ atölye gerçekleştirdik. Kendi alanımızda bir ilke imza attık! Deneyimli ve daha iyi etnobotanik yapmaya istekli katılımcılarla, kendi olanaklarımızla verimli bir toplantı yapmanın mümkün olduğunu gördük. Herkes büyük bir özveriyle işini, okulunu, projesini, tatilini bıraktı geldi, tüm masraflarını kendi karşıladı ve bilgilerini, deneyimlerini paylaştı. Türkiye’nin farklı illerinden, üniversitelerinden, sivil toplum kuruluşlarından, okullarından 17 kişi altı gün boyunca etno konuştuk, etno yedik, etno içtik. Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi (NGBB) ve Ali Nihat Gökyiğit Vakfı bu çalıştayda da destekleyicimiz oldu. Tüm katılımcıları resmen davet etme ve katılım sertifikalarını hazırlama işlerini NGBB den Burçin Çıngay üstlendi. Ayrıca NGBB bize kurs sırasında yararlandığımız projeksiyon aletini ödünç verdi ve katılımcıları bir hafta boyunca gezdiren, taşıyan minibüs bedelini karşıladı.
Açılıştan bir gün önce Tuna Ekim hocamız, eşi Nuray Hanım ve torunu Defne ile İznik’e geldi, bizimle ilk akşam yemeğine ve ertesi sabah açılışa katıldı. Tuna hoca her zamanki gibi bizi motive etti, deneyimlerini paylaştı ve onurlandırdı. Nuray hanım yemek masamızın daha hoş görünmesine katkıda bulundu. Kapanışta da Adil Güner hocamız ve Margaret Johnson geldi, Adil hoca kapanış töreninde sertifikaları verdi, şenliğimize katılarak hepimizi sevindirdi.
Çalıştay boyunca bitkileri ve bilgileri nasıl daha iyi toplarız, nasıl daha iyi bir kültürel ve sistematik araştırma yaparız ve daha iyi yayın hazırlarız diye tartıştık. Yeni araştırma yöntemleri konusunda her katılımcı hazırlandığı bir yöntemi ve kendi araştırmasını anlattı. Sayısal yöntemler konusundaki eksiğimizi, sıkıntımızı gördük ve bu eksikliğimizi seneye başka uzmanlardan destek alarak tamamlama kararı aldık. Türkiye’de yapılan çalışmaları, gelişmeleri, yayın yapılabilen dergileri konuştuk. Elimizdeki bir etnobotanik makaleyi enine boyuna irdeleyerek hakem rolüne soyunduk, bu bize kendi yazdığımız makaleleri bir dergiye yolladığımızda yabancı bir uzmanın nelere dikkat ettiğini öğretti. Kaynak kişi ve alan seçiminin önemine, etik değerlere, izin alma- izin isteme biçimlerine, yasalara ve uluslararası anlaşmalara, sözleşmelere değindik. Yeni çıkan yayınlardan, tezlerden haberdar olduk, bilgilerimizi paylaştık. Ernaz Altundağ’ın doktora tezinden hazırladığı ve Iğdır Valiliği tarafından 2010’da basılan Iğdır’ın Faydalı ve Zehirli Bitkileri kitabını, Zekiye Ceren Arıtuluk’un yine 2010’da Hacettepe Üniversitesi’ne Yüksek lisans tezi olarak sunduğu Tefenni (Burdur) İlçesinin Florası ve Halk İlaçları tezini, toplantıdan kısa bir süre önce Neriman Özhatay hocamızın yollama inceliğini gösterdiği güzel yayını Şile’nin Doğal Bitkileri’ni hep birlikte inceleme olanağı bulduk. Bize bu yayınları getirerek, göndererek inceleme fırsatı verenlere ayrıca teşekkür ederiz.
İznik pazarına, Göllüce ve İnikli köylerine, Elbeyli taraflarına gittik, arazide bitki, pazarda bilgi topladık. Pazar çalışması yeni bir alanda soru sormanın, bilgi toplamanın zorluklarını, sorunlarını gösterdi. Ayrıca pazarda bir sürpriz olarak Fatih Satıl’ın Balıkesir Biyoloji’den bir öğrencisine, Mehmet Oğuz’a rastladık bir tezgahta ve o da sonraki günlerde toplantımıza, gezilerimize katıldı.
İznik Çakırca köyünden Ziraat Mühendisi Sibel Açık da toplantı ve gezilerimizin büyük çoğunluğuna katıldı ve bize kendi ailesinden derlediği İznik çevresinin tarımsal geçmişi konulu bir sunum yaptı. Çevremizde varolan doğal bitki örtüsünün ne büyük oranda insan eliyle değişmiş olduğuna, bu değişimin de kuşaklar boyu ne kadar hızla değiştirilebildiğine dikkatimizi çekti. İznik çiniciliği konusunda Arkeoloji Müzesi’nde ve Adil Can ile Nursan Güven atölyesi’nde bilgi aldık. Süleyman Paşa Medresesi’nde yer alan çiniciler çarşısını gezdik, Yeşil Cami’yi ve muhteşem çinili minaresini gördük.
Çalıştay sırasında İznik’te yaşayan Filiz ve Zeki Salıcı çiftinin bize sunduğu yaklaşık 50 bitkiden oluşan ve önceki yıl kaybettiğimiz Prof. Dr. Asuman Efe’nin toplamış olduğu örneklerini de inceledik. Asuman hoca, İznik’in Akdeniz, Karadeniz ve Marmara’ya özgü bitkilerle ilginç bir kesişme noktası olduğunu fark etmiş ve Salıcı çiftinin evinde konuk kaldığı sürede çevredeki bitkilerden örnekler alıp teşhis edip kartonlara yapıştırdıktan sonra 2 klasör içinde kendilerine bırakmış. Bu örnekleri listeleyip bizim topladıklarımızla zenginleştirmeye karar verdik. İznik’te uzun vadeli bir etnobotanik çalışması için küçük bir ekiple çalışmayı da kararlaştırdık. Toplantı sonunda tüm sunumlar, yararlı görülen makaleler, çekilen fotolar, tutulan notlar, bilgiler elektronik ortamda paylaşıldı.
Toplantı, bir yıldır onarımıyla uğraştığımız eski ahırda gerçekleşti. Öğle yemeklerimizi İnikli köyü’nden Saime Şahin ve oğlu Cavit hazırladı ve bahçedeki çardakta yeşillikler içinde yenildi. Bahçedeki ekolojik sebzeler toplantıya yetişmedi ama köylü pazarından aldığımız sebzelerle hergün birbirinden güzel yemekler yarattı bu ikili. Bahçeden topladığımız eriklerden de meyve suyu, komposto yapıldı. Herkesin kendi yöresinden getirdiği kuru yemişler, bitki çayları, kahveler ve çörekler etno aralarda tadıldı, bilgi alındı. Osman'ın Konya'dan getirdiği termiyeyi iki gün suda beklettikten, kaynattıktan ve bir süre de havuzda zehrini çıkardıktan sonra yedik, Maruf'un Urfa'dan getirdiği Mırra ve Menengiç kahvelerini içtik. Fatih Kazdağı'ndan bitki çayı otları, Elisabeth Datça'dan yerel badem çeşitleri, Mihriban İnegöl'den yerel tadlar getirdi. Akşamüstü çaylarında da Elisabeth Tüzün’ün yaptığı birbirinden güzel kekler yendi. Katılımcılar, Berlin Otel’de kaldılar ve akşamları İznik’teki değişik mekanlarda yemek yediler. Yemek sonrası kıyı kahvelerinde sohbetler yapıldı. İnikli köyünde elbirliği ile yoğurulan hamurla yapılan ve bahçedeki odun fırınında pişen pideler de nefisti.
Bizi bir hafta boyunca Göllüce köyünden Halil İbrahim Baştar minibüsü ile gezdirdi, rehberimiz oldu, güleryüzü ile içimizi ışıttı. İki de küçük katılımcımız vardı. Ayşe Mine’nin oğlu Barış ve Gülderen’in oğlu Can sabırla annelerinin, teyze ve abilerinin bitmek bilmez tartışmalarının bitmesini beklediler. Bize erik topladılar, köpekleri sevdiler, oyunlar oynadılar toplantı süresince bahçede. Arada Barış bilgisayara teknik destek bile sağladı. İznik Belediyesi broşür, CD ve dosyalarıyla İznik’i tanıtmaya yardımcı oldu, Yerel Haber gazetesi muhabirlerini göndererek toplantımızın yerel basına yansımasını sağladı. Haber, 29 haziran 2011 tarihli gazetede ‘İznik Etnobotanikçileri Ağırladı’ başlığı ile 5 resimle yayımlandı.
Bu toplantının gerçekleşmesinde emeği geçen herkese, tüm katılımcılara, arka planda destek sağlayanlara, gelerek desteklerini sunanlara en içten teşekkürü borç bilirim. Toplantıya davetli oldukları halde gelemeyenler de oldu, onlar adına üzgünüz, gerçekten çok güzel bir deneyimden yoksun kaldılar, biz de onların deneyimlerinden yararlanamadık. Toplantı sonrası değerlendirmelerde toplantının her yıl 3-4 günü aşmayacak şekilde yapılması, uzmanlardan destek alınması ve katılımcılar için maddi destek aranması kararları alındı. Nice çalıştaylarda, projelerde görüşmek dileğiyle...
KATILIMCI LİSTESİ
1) Doç. Dr. Ayşe Mine Özkan- Ankara Eczacılık Fakültesi- Farmasötik Botanik
2) Dr. Gülderen Yılmaz- Ankara Eczacılık Fakültesi- Farmasötik Botanik, Biyolog
3) Gülnur Ekşi- Ankara Eczacılık Fakültesi- Farmasötik Botanik Araştırma Görevlisi
4) Dr. Rıdvan Polat- Bingöl Anadolu Kız Meslek Lisesi, öğretmen
5) Mehmet Maruf Balos- ŞanlıUrfa H. Sabiha Özlek Lisesi, öğretmen
6) Doç. Dr. Fatih Satıl- Balıkesir Üniversitesi Biyoloji Bölümü
7) Yard. Doç. Dr. Ernaz Altundağ- Düzce Üniversitesi Biyoloji Bölümü
8) Doç. Dr. Osman Tugay- Konya Selçuk Üniversitesi Biyoloji Bölümü
9) Mihriban Ahıskalı- Bursa- Uludağ Üniversitesi, Biyoloji öğrenci
10) Gülru Hotinli- Yeşil Adımlar Derneği- İstanbul
11) Elisabeth Tüzün- Datça Çevre Koruma- Muğla
12) Mehtap Öztekin- İç Anadolu Ormancılık Araştırma Herbaryum sorumlusu-Ankara
13) Dr. Onur Koyuncu- Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Biyoloji Bölümü- Eskişehir
14) Zekiye Ceren Arıtuluk- Hacettepe Üniversitesi Farmasötik Botanik, Araştırma görevlisi, doktora öğrencisi, Ankara
15) Mehmet Oğuz- Balıkesir Üniversitesi Biyoloji Bölümü- Balıkesir (İznikli)
16) Sibel Açık- Ziraat Mühendisi- İznik

Çarşamba, Nisan 06, 2011


Gümüşlük Akademisi'nde Muğla Yerli Meyveleri Koleksiyon Bahçesi

Bazı projeler vardır belirli bir süre içinde araştırılır, raporu yazılır, biter. Ama çevre ve kültüre ilişkin projeler genellikle uzun vadeli olmak zorunda. 2006-2010 yıllarında alan araştırması sürdürülen Muğla Meyve Mirası projesi bugün belgelediği bazı çesitlere yuva bulma göreviyle karşı karşıya. Bodrum'da yaşayan Esin Işın arkadaşımızın çabasıyla 'yerinde koruma' (insitu) kapsamında Bodrum Belediyesi'nin Park ve Bahçeler Müdürlüğü'nde çelikten yetiştirilen fidanların bir bölümüne Gümüşlük Akademisi ev sahibi oldu. Genellikle edebiyatçıları, sanatçıları ağırlayan, kültürel etkinlikler gerçekleştiren Akademi bu kez Muğla'nın genetik ve kültürel mirasının koruyuculuğunu üstlendi. Arazisinin 1,5 dönümünü yerel çeşitlerin yetiştirilmesi için ayıran Akademi yönetimine, yürütücü Latife Tekin'e teşekkür borçluyuz. Akademinin koleksiyon için ayırdığı alana çelikten yetiştirilen 1 elma, 1 ayva, 2 erik, 11 incir, 9 nar, 12 üzüm çeşidi ile 2 frenk inciri ve Ünye'de aşı kaleminden yetiştirilen 6 armut çeşidi dikildi. Muğla armutlarının alan dışında korunması da (exsitu) bir süre önce İstanbul'daki Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi'ne dikilerek gerçekleştirilmişti. İleride bu ağaçlardan isteyenlere aşı verilerek çoğaltma da yapılabilecek.

Cumartesi, Mart 12, 2011

Viktor 3 Mart 2011 de 40 yaşında öldü. 5 Mart'ta cemre ile birlikte toprağa verildi Bodrum-Bitez'de. Bugün 12 Mart, Küçükkuyu'da, Çamtepe'de anılıyor sevenleri, buğdaycı, tohumcu dostlarınca. Herkes orada değil elbet, kendi köşesinde onu anan yüzlerce dostundan biri sayıyorum kendimi. Iznikte zerenkadelerle her bahar onu anacağım. Kar eriyor bugün, nergisler, zerenkadeler başlarını kaldırıyor.

40 yaşında biri neden ölür? Hastalık desen değil, bir çeşit kaza. Bilmiyoruz nedenini, annesini ziyarete gitmişti dendi, belki de vedaya gitti. Çok yoğun yaşadığı, uykusundan kısıp çalıştığı söylenir. Ben o denli yakından tanımadım Viktor'u, uzun boylu sohbetlerimiz de azdır. 2000'de Bodrum'da tanıştım Viktor ve Oya ile, Buğday serüveninin izleyicisi oldum yıllardır. Yanda 9 Haziran 2000 de Bodrum pazarında açtıkları Buğday tezgahı başında Tijen'le birlikte.
Viktor'un sadelik ve özgünlüğüne, yaşamını kendi bildiğince düzenlemesine ve tohuma, tohumun gücüne inancına her zaman sevgi ve saygı duydum. Fikirlerini sade örneklerle açıklaması, yaşadığı gibi düşünmesi, düşündüğü gibi yaşaması, yazarak paylaşması, üretmenin keyfini çıkartması yüzlerce genç buğdaycı yarattı. Ekolojik pazarların Istanbul'da yaygınlaştırılmasında da Viktor'un ve buğday gönüllülerinin, üreticisinin emeği büyüktür. Anadolu'da çok gezdi Viktor, her yerde bir güzellik gördü, Bafra'da üretilen zembiller son projelerinden biriydi. Bu proje beni de çok heyecanlandırmıştı, birlikte gidip yerinde görecektik, bu güzelim zembilleri yaşatıp yaygınlaştırmaya çalışacaktık. Planladığımızı yapamadık bu hafta, ama söz Viktor gideceğim, Bafralı kadınların emekleri en güzel biçimiyle pazarlara ulaşacak. Bu sayfalarda da anlatıp paylaşacağım, her kim okuyorsa onunla.
Viktor özgün ve yerli bir tohumdu. Hani o koruyup çoğaltmaya çalıştıklarımız gibi. Tezgahta göze batmayan, ama lezzetli, sulu, verimli, az suyla, az gıdayla yetinen. Soframızı, bahçemizi şenlendiren bitkiler gibi o da gönlünce yaşadı, üretti, sevdi, sevildi, tüm dostlarının, yakınlarının başı sağolsun, tohumu bol olsun. Bu bahar ve her bahar tohumlarımızı takas ettikçe, toprağa verdikçe, aşıladıkça, çoğalttıkça, ürettikçe ve keyifli sofralarda paylaştıkça o da bizimle gülecektir.

Pazartesi, Şubat 14, 2011



Muğla'nın Miras Meyveleri Yaygınlaşıyor
Geçtiğimiz yıl Muğla Meyve Mirası araştırmaları büyük oranda tamamlandı. Bodrum'da yaşamını sürdüren ve alan çalışmasının büyük bölümünü gerçekleştiren Esin Işın veri tabanımızda kimi eksiklerin var olduğunu bildirse de, şimdiki çabamız yeni çeşitleri araştırmaktan çok saptananların çoğaltılması. Bu iş iki koldan sürüyor. Birinci kol, iki yıl önce Sayın Orhun Güven'in Bodrum'dan aldığı çelikleri Ünye'de çoğaltması ve grubumuzdan Neş'e Bilgin'in çabasıyla Ocak ayında Istanbul'da Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi'ne dikilmesi ile kısmen tamamlandı. Ex-situ koruma olarak adlandırılan bu aşama, özellikle bahçeyi ziyaret eden öğrencilere 'miras meyveler' kavramını tanıtmak için önemli. 14 çeşit Muğla armutu, 2 elma ve bir erik NGBB'de toprağa kavuştu. Bu koleksiyon bahçesinde yeralan çeşitler: Orak armutu, karagöt armutu, şeker armut, bardak armut, ekşi armut, kodukovan armut, kızılca armut, yanıkızıl armut, kızıl armut, kumru armut, hırsızalmaz armut, yeşil armut, çıngıl armut, ceviz armutu, hamıtatlı elma, bodur elma ve domuz eriği. Dört cins üzüm ve üç cins incir ise henüz Ünye'de. Çalışmaya emeği geçen herkese ve Nezahat Gökyiğit Bahçe yönetimine, çalışanlarına sonsuz teşekkürler.
Yerinde koruma çalışmaları da Bodrum Park ve Bahçeler Müdürlüğü'nün desteğiyle sürmekte. Burada yetiştirilen fidanlardan 40 tanesi de Şubat ayı başında Bahçeler Müdürlüğü'nün katkıları ve Esin Işın'ın çabasıyla Gümüşlük Akademisi'nin bahçesine dikildi. Damlama sulama çalışmaları da yakında tamamlanacak.

Çarşamba, Şubat 09, 2011


SEFERİHİSAR TOHUM TAKAS ŞENLİĞİ
5 Şubat 2011

'Sakin Şehir' Seferihisar'da 5 Şubat Cumartesi günü çok anlamlı bir toplantı, şenlik gerçekleştirildi. Yerli tohumların satışının Tohum Yasası ile yasaklanmasına karşı çıkan yerel sivil insiyatifler (örneğin Karaot Tohum Derneği, Slowfood yerel örgütleri) ve Seferihisar, Urla, Karaburun, Mordoğan belediyeleri, üreticiler arası bir tohum takasına öncülük etti. Geçen Eylül ayında Torbalı'da gerçekleştirilen ilk takastan sonra Seferihisar'da yapılan ikinci takas daha da geniş katılımla, coşkuyla kutlandı. Türkiye'nin pek çok yerinden üreticiler korudukları yerel tohumları çoğaltmak, yaygınlaştırmak için Seferihisara getirdiler. Yerel tohumlar sadece lezzet yönünden diğer hibrit tohumlara üstünlük sağlamakla kalmıyor, hastalıklara daha dayanıklı ve daha az su, gübre ve ilaçla tarıma olanak veriyorlar. Biz de İznik'ten ziraat mühendisi Sibel Açık ile Aydınlar Köyü'nden yerel tohumlarla üretim yapan Hamdi Erdoğan'dan aldığımız yerli ve pembe domates, sivri ve dolmalık biber, bamya, yine iznik'te yetiştirilen salçalık kırmızı biber, lif kabağı, balkabağı, fesleğen ve kadife çiçeği; Kars'tan iki üreticiden aldığımız keten ve kara turp ile Datça'dan Meyve Mirası Projesi üyesi Elisabeth Tüzün'ün getirdiği 3 çeşit bademi şenliğe gelenlerle paylaştık. Seferihisar Belediyesi çok başarılı bir panel ve düzenlemeyle organizasyonun sorunsuz bir şekilde gerçekleşmesini sağlamıştı. Geçen yıl Peliti organizasyonunda yaşanan kaos burada olmadı. Herkes saygılı, sabırlı ve istediği tohumları alabildiği için sevinçliydi. Biz de Emanetçiler'den takas ettiğimiz bezelye ve araka ile diğer üreticilerden aldığımız börülce, acur, karpuz ve kavun gibi yerel çeşitlerle çok mutlu olduk. Bu şenliklerin gerçekleştirilmesinde pek çok kişinin emeği olduğu hiç kuşkusuz, ancak Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Tayfun Özkaya'nın emeği de yadsınamaz. Kendisine, Seferihisar Belediyesi'ne ve tüm emeği geçenlere en içten teşekkürler.
NOT: Yukarıdaki fotoğrafı için Ziraat Mühendisi Arca Atay'a teşekkürler.

Cuma, Ocak 21, 2011


Iznik Etnobotanik Uygulama Atölyesine Hazırlık
2010 yazında başladığımız eski ahırın onarım çalışmaları hala sürüyor. Yazın çatı tümüyle yenilenip, iç ve dış sıvalar tamamlanmış, öndeki pencereler büyütülmüştü. Sonbaharda pencerelere koruyucu sürüldü, arka pencere demirleri boyandı ve iç mekana kireç badana yapıldı. Yerlerin şapı tamamlandı. Banyo ve tuvalet bağlantı boruları yerleştirildi. Kış hafif geçince dış mekanın astar ve boyasını da bitirebildik. Geçen hafta ahşap kapılar da yerine takıldı. Bu mekanda sadece atölye çalışmaları yapmakla kalmayacağız. Sepet ve hasırlar için bir sergi mekanı ile sepet kursları düzenlemeye de niyetleniyoruz. Yaparak öğrenmenin yaşı yok.