7. Yeşil Yayla Festivali Hakkında Gecikmiş Notlar
Bu yazın en güzel anıları Arhavi- Artvin ve Fındıklı- Rize'de gerçekleştirilen 7. Yeşil Yayla Festivaline aitti. Bugün geriye bakıp festival anılarımı, izlenimlerimi yazmak istedim. 29 Ağustos'tan 3 Eylüle dek Lome (Yolgeçen) ve Cennet köyleri arasında dolaştık ve yemyeşil Karadeniz'in keyfini çıkardık. Ama bununla kalmadık, pek çok yeni şey öğrendik, tattık, dokunduk bir ucundan Karadeniz'e. Gencecik gönüllüleriyle, yerel meyve ve yemek ziyafetleriyle, sepetleri- gudelileri, sonsuz halayları ve müziğiyle festival şahaneydi. Karadenizin yağmuru eksik olmadı. Yağmur altında yaylalar, pırıl pırıl parlayan yeşilin her tonu, arada koyu siyaha yakın buğulu ve çok lezzetli karayemişler, yaban mersinleri, ağaçlardan dökülen elmalar, armutlarla pekmez kaynatanlar, çay toplayanlar, mısır ayıklayanlar ve kemençeyi, tulumu duyunca işi gücü bırakıp halaya duranlar...GOLA'nın bu yıl 7. sini kutladıkları yayla festivali tam bir isabetle yerel meyve çeşitlerine ayrılmıştı. Muğla Meyve Mirası Çalışma Grubunu temsilen Neş'e Bilgin'le birlikte katıldığımız bu festivalde Gola ekibi bizden tam not aldı, bunun bir anlamı olmasa da... Eminiz Karadenizin bu cennet köşesinde adı sanı bilinmeyen pek çok yerel meyve çeşidi bulacaklar ve bu meyvelerin kullanımlarına ait geleneksel yöntemler saptayacaklar. Kendi yörelerinin kültürel mirasını ciddiye alan, araştıran, korumaya, sürdürmeye çalışan bu gençler yarınımızın sigortası diye düşünüyorum. Onlara yardımcı olan yerel ekipte öğretmen Yücel Yıldırımkaya ve turizmci Refik Lakerta'nın emekleri inkar edilemez ve elbet konukseverlikleri... Dilbilimci İrfan Çağatay'ı, alabalık restoranı sahibi Hasan Aksoylu'yu (ahşap hasır eserler koleksiyonunu, dink düzeneğini unutamayacağım), kemençe ustası Tevfik Küçükay'ı, Avcılar köyünde yerel meyve cenneti bahçesiyle Medet Özçavuş ve ailesini tanımaktan da büyük keyif aldım. Birol Topaloğlu'nun tulumunu daha önce de dinlemiştim bir iki kez, ama Karadeniz'de başka üfledi. Ekibinde yer alan Burhan Hasdemir, Emre Pehlivanlar ve Mustafa Biber de herbiri ayrı değerde müzisyenlerdi ve hepsini tanımak çok güzeldi. En şaşırtıcı deneyim Şafak Velioğlu'nun köy çocuklarıyla gerçekleştirdiği müzik izletisiydi. Köydeki atılmış, işe yaramayan ne varsa toplatıp boyalarla süsleyip kendi müzik araçlarını yaratmıştı çocuklar. Bu kadar yaratıcı, hem çocuklara birşeyler öğreten, hem keyifle izlenen bir gösteriye daha önce hiç tanık olmamıştım. Günlerce emek verdiği bu gösterim yağmur altında geçti, çeşitli terslikler oldu, istediği performans gerçekleşemedi diye yıprattı kendini, ama ben bundan daha mükemmel bir ritm birlikteliği düşleyemezdim. Karadeniz Kadın Sahnesi de müthişti tek kelimeyle. Makedonya'dan Bajsa Arifovska, kavalı, gaydası, tamburası ve kemanıyla; Ustrumiça'lı Fehmiye Çelik olağanüstü sesiyle beni çok etkiledi. Dalepe Nena grubundan Mine Kalaycı ile Güler Topaloğlu ve kemençeci İlknur Yakupoğlu üçlüsü her iki konserlerinde de birbirinden güzel türküler, ağıtlar söylediler. Unuttuklarım vardır muhakkak ama anımsama böyle seçici birşey işte. Hemen yazsaydım başka izlenimler öne çıkardı, ama önemli olan bu güzelim insanları, doğayı, kültürü gözlemleyebilmiş olmak ve etnobotanik adına yeni bilgilerle donanarak geri dönmekti. Sevgili Refika ve tüm Gola gönüllüleri, hepinize sonsuz teşekkürler.